Elektrikli Araçlar ve Gelecek Üzerine Ve Kale Okulları eğitim misyonuna paralel bir yazı

Haziran 20, 2014

Avrupa yollarında çok ciddi bir değişime yelken açıldı. Elektrikli taşıt kullanımının Avrupa genelinde büyük bir artış göstereceği öngörülüyor. Bu, daha yeşil bir karayolu ulaşım sistemine zemin hazırlayabilecek, ancak enerji talebini karşılama ve ilgili altyapılara yatırım yapma konusunda zorluklar çıkarabilecek bir hareket.

Her yıl düzenlenen otomobil sergilerine uğranılacak olursa, teknolojideki hızlı ilerlemeler ve daha ucuz batarya sistemlerinden dolayı gelecek yıllarda yeni modellerin fiyatlarında beklenen düşüş ile bataryalı elektrikli taşıtlar kitle pazara girmek üzereler. Hava kirliliğine bağlı sağlık sorunlarındaki artıştan dolayı, otomobil imalatçıları daha yeşil ve daha az kirlenmeye yol açan otomobillerden avantaj sağlıyor. Önde gelen otomobil imalatçıları, bataryalı yeni elektrikli modellerin daha güvenilir ve dayanıklı olduğunu ileri sürüyor. Hava kalitesiyle ilgili endişeler de kamunun dizel taşıtlara yönelik iştahını kaçırmış durumda.

Avrupa Birliği (AB) genelinde bataryalı elektrikli taşıt satışları 2008’den beri yukarı doğru dik bir eğilim izlemiştir ve 2014 satışlarıyla karşılaştırıldığında, 2015’te  %49 artış göstermiştir. 2016’da yavaşlayan büyümeye rağmen, bu yukarı doğru eğilimin uzun vadede devam etmesi bekleniyor. Fakat dizel ve benzinli otomobiller hala yolların kralı. Genel olarak, 2016 yılında AB’de tescillenen tüm yeni binek otomobillerin %49,4’ünde dizel, %47’sinde ise benzin kullanılıyordu. Elektrik bataryalı ve şarj edilebilir hibrit taşıtlar hala toplam satışların küçük bir kısmını teşkil etmekte olup AB’de satılan tüm yeni araçların %1,1’ine tekabül ediyor. Günümüz piyasası temel alındığında, yeni elektrikli taşıtların gelecekteki pazar payının 2020-2025 itibariyle %2 ila %8 olması bekleniyor.

Çeşitli araştırmalarda, tüketicilerin elektrikli taşıtlara henüz tam olarak kucak açmamalarının en büyük nedeninin maliyet ve yeni teknolojinin güvenilirliği olduğu sonucuna varılmıştır. Taşıt menzili ve batarya ömrü beklentisi, şarj etme imkanı, vergiler ve bakım dahil olmak üzere bu taşıtlara sahip olma maliyetleri ile ilgili endişeler de sorun olmaya devam etmektedir.

Benzinden elini eteğini çekmek

Bu zorluklara rağmen, elektrikli taşıtlar sürdürülebilir bir hareketlilik sistemi inşa etmenin temel bir katılımcısı olarak destekleniyor ve Avrupa’nın ulaşım ihtiyaçlarını karşılamak için içten yanmalı motor ve petrole olan uzun süreli bağımlılığını sarsmaya hazırlanıyor. Bilhassa yenilenebilir enerji kaynaklarıyla çalıştırıldığında, elektrikli taşıtların artan yükselişi, Avrupa’nın 2050 itibariyle sera gazı emisyonlarını %80-95 oranında azaltma ve düşük karbonu bir geleceğe doğru ilerleme hedefini gerçekleştirmede önemli bir rol oynayabilir.

Elektrikli taşıtlar, fosil yakıtlarla çalışanlara göre çok daha yüksek bir enerji verimliliğine sahiptir. Elektriğin nasıl üretildiğine bağlı olarak, bataryalı elektrikli otomobillerin kullanımındaki artış, pek çok Avrupa şehrinde hava kalitesiyle ilgili problemlerin ana sebepleri olan karbondioksit, hava kirletici azot oksit ve parçacıklı madde (PM) emisyonlarında kayda değer bir düşüş sağlayabilir.

Tüm Avrupa ülkeleri arasında, Norveç elektrikli otomobillere ev sahipliği yapma konusunda başı çekiyor. Şu anda Norveç’te kullanılmakta olan 100.000’in üzerinde elektrikli taşıt var ve ülkenin elektrikli taşıt birliği 2020 itibariyle bu sayıyı 400.000’e yükseltmeyi hedefliyor. Pek çok Avrupa ülkesinde elektrikli otomobillerin kullanımındaki artış elektrikli otomobillere yönelik vergi muafiyetleri, şarj indirimleri ve ücretsiz park dahil olmak üzere otomobil sürücülerini yeşile yönelmeye teşvik etmek için mevcut pek çok teşvik ve sübvansiyona bağlıdır. Söz konusu destek programları, satışlar üzerinde çok önemli bir etkiye sahiptir. 2016’da Hollanda ve Danimarka’da vergi teşvikleri ve sübvansiyonlar kesildikten sonra, şarj edilebilir hibrit ve bataryalı elektrikli otomobil satışları belirgin bir şekilde düştü. Fakat Danimarka satışları artırmak için 2017’de bazı vergi teşviklerini yeniden uygulamaya koydu.

Hava kalitesi ve iklim değişikliği üzerindeki etkiler

Elektrikli taşıt kullanımındaki yükseliş şehir merkezlerinde ve önemli ulaşım koridorlarında sera gazı emisyonlarının düşmesine ve hava kalitesinin iyileşmesine yol açacak. Fakat otomobilleri çalıştırmaya yönelik elektrik talebindeki artış, enerji sağlayıcıları için farklı türde bir zorluk oluşturacak. Bir AÇA analizi, 2050 itibariyle elektrikli taşıt kullanımı %80’e ulaşırsa, bu durumun otomobilleri şarj etmek için ilave 150 gigavat elektrik gerektireceğini öne sürüyor. Avrupa’da elektrikli taşıtların 2014 yılında %0,03 olan toplam elektrik tüketimi 2050’de yaklaşık olarak %9,5’e yükselecektir.

Kullanılan elektrik kaynağına bağlı olarak, iklim ve hava kalitesi üzerindeki olumlu etkiler, ilgili enerji sektöründen gelen ilave emisyonlarla sıfırlanacaktır. Bu ekstra enerji talebi kömürle çalışan santrallerden karşılandığı takdirde, emisyon artışları daha belirgin olacaktır. Bazı bölgelerde enerji üretiminde artan kömür kullanımı ilave kükürt dioksit emisyonlarına yol açabilir. Fakat genel olarak kaçınılacak karayolu ulaşımı kaynaklı karbondioksit, azot oksit ve parçacıklı madde emisyonlarının, AB seviyesinde elektrik üretimi nedeniyle yükselen emisyonlardan ağır basacağı tahmin ediliyor.

Şebeke üzerinde e-patlama risklerinin yükü

Bir e-patlama, özellikle yenilenebilir kaynaklardan daha fazla elektrik kullanan ülkelerde mevcut elektrik altyapısı ve şebekelerinin başa çıkması gereken güçlü bir zorluğa da yol açabilir. Pek çok ulusal şebeke bataryalı taşıtların daha geniş ölçekte kullanımıyla başa çıkmaya yetecek donanıma sahip değil ve pek çok ülkede şarj etmeyi destekleyecek düzgün altyapı yok. Avrupa’daki pek çok ülkede sadece birkaç bin kamuya açık şarj noktası var ve bunlar çoğunlukla sadece —taşıtın düşük gerilimli ortak ev tipi AA (alternatif akım) prizleri ve kabloları kullanılarak şarj edilmesine imkan veren yavaş şarj kaynakları. Diğer yandan, hızlı şarj kaynakları DA (doğrudan akım) vererek çok daha hızlı şarj etmeye olanak sağlıyor. Fakat bu daha maliyetli ve şarj aktarımları sırasında daha fazla enerji kaybediliyor.

Pek çok kişinin enerjisi tükenen otomobillerini işten sonra şarja takması nedeniyle günün belirli zirve saatlerinde enerji şebekeleri üzerinde fazladan baskı oluşacağına dair de korkular var. Fakat yeni elektrikli otomobiller fişe takıldığında otomatik olarak şarj etmek yerine belirli zamanlarda şarj edilecek şekilde programlanabilir. Örneğin, Birleşik Krallık’ta ‘taşıttan şebekeye’ fikrinin kullanıldığı bir araştırma projesinin bir parçası olarak, ulusal şebeke arz ve talebi dengelemek ve aynı zamanda sabah itibariyle otomobillerin tamamen şarj edilmesini sağlamak üzere yoğun zamanlarda otomobil bataryalarından enerji çekebilecek. AB, önemli yollarda şarj noktalarının kurulmasını hızlandırmak için Avrupa genelinde ulaşım altyapısının inşasını ve yükseltilmesini destekliyor.

Önümüzdeki fırsat

Tüm bu zorluklar göz önünde bulundurulduğunda, karayolu ulaşım sistemimizin elektriklendirilmesi gerçekçi mi? Avrupa hükümetleri ve Avrupa Komisyonu dahil olmak üzere politika yapıcılar ile bazı otomobil imalatçıları ve enerji sektörü işletmecilerinin böyle düşündüğü görülüyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla çalıştırılan elektrikli otomobiller, daha yeşil, daha istikrarlı karayolu ulaşımına doğru ilerlemede büyük bir rol oynayabilir. Açıkçası, bu gibi bir değişim tek başına halihazırda şehirlerimizde yaşanan tıkanıklık, park ve yol inşası ve onarımı gibi mevcut problemlerin tümüne yanıt vermeyecek ve AB’nin düşük karbonlu bir ekonomiye ilerleme hedefini karşılamaya yetmeyecek.

Son anketler, hava kirliliği seviyelerini düşürmek ve fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmak amacıyla elektrikli taşıtlara geçme gerekliliğine ilişkin kamu farkındalığında bir artış olduğunu ileri sürüyor. Şehir içi teslimatlar için dizel kamyonların yerini elektrikli taşıtların alması muhakkak şehirlerdeki hava kalitesini iyileştirmeye yardımcı olacaktır. Çeşitli Avrupa şehirlerinde otomobil paylaşım programlarının uygulamaya konulması da, diğer hareketlilik seçenekleri daha rahat ve pek çok durumda daha ucuz hale getirdikçe, insanların, bir otomobile sahip olmanın yaşam tarzlarının temel bir parçası olup olmadığını sorgulamaya başladığını da ortaya atıyor.

AB ve ulusal hükümetler, ulaşımda daha düşük emisyonlu teknolojilerin geliştirilmesini teşvik edecek ve şarj noktalarının kamuya açık hale getirilmesine yönelik hedefler koyacak yasaları halihazırda geçirdiler. AB kredileri ve eş finansmanı ile desteklenen endüstri, güvenilirlik endişelerine yanıt vermeye yardımcı olacak şekilde, Avrupa genelinde önemli otobanlar boyunca ihtiyaç duyulan hızlı şarj altyapısını inşa etme yatırımlarını yapmaya başlıyor. Avrupalı büyük enerji şirketleri, gelecek 5-10 yılı, ulaşım sektörünün elektriklendirilmesini sağlayacak altyapının hazır hale getirilmesinde bir anahtar olarak görüyor.

Elektrikli taşıtların satın alınmasını daha cazip kılmak için birtakım ülkelerde vergi muafiyetleri gibi sübvansiyon ve diğer teşvikler uygulamaya konulmuştur. Bölge ve şehir seviyesindeki yerel yönetimler de kalabalık şehir merkezlerinde elektrikli otomobiller için özel ücretsiz park yerleri ve şarj noktaları kurarak ve elektrikli otomobilleri yol ücretlerinden muaf tutarak veya indimler sağlayarak aktif olmuştur. Enerji sektörü ile bazı AB Üye Devletleri, iş yerleri ve evlerin etrafında ve şehirdeki apartmanların yakınında yeterli fiş altyapısının inşa edilmesi için AB’ye baskı yapıyor. Şarj kolaylığı ve hızının artırılması, elektrikli otomobillere daha büyük ölçüde geçişin anahtarı olarak görülüyor.

Otomobil imalatçıları da, kendi elektrikli taşıtlarının tanıtımını yapmak için şimdiden akıllı telefon tabanlı otomobil paylaşım programlarına yatırım yapmaya başlamıştır. Gerçek dünyadaki sürüş koşullarında 150-300 km batarya menzilleriyle, elektrikli otomobiller pek çok otomobil paylaşımlı yolculuk için idealdir. İmalatçılar, uzmanlara göre gelecekte kullanılmakta olan otomobil sayısını %90 kadar düşürebilecek elektrikli sürücüsüz (özerk) taşıtlara da yatırım yapıyor.

Bazı imalatçılar halihazırda karayolu nakil aracı olarak elektrikli taşıtları keşfetmeye başlamıştır. İsviçreli E-Force şirketi, büyük oranda kentsel ve şehirlerarası ulaşımda kullanılmak üzere 300 kilometrelik sürüş menziline sahip tamamen elektrik ile çalışan kamyonlar üretiyor. Diğer imalatçılar da aynı hareketi yapıyor. Avrupa genelindeki şehirler, bazı toplu taşıma rotalarında elektrikli otobüsleri uygulamaya koymaya başlamıştır. Bir sonraki çığır açan yenilik ise güneş panelli yelkenlere sahip yük gemileri veya karadaki tüm ulaşımın temiz elektrikle yapılmasına imkan verecek kombine bir demiryolu ve karayolu altyapısı olacaktır. Güneş enerjili bir uçak zaten icat edilmiş olup dünya etrafında 40.000 km’lik uçuşunu tamamlamıştır.